Yeni araştırmanın şaşırtıcı keşfi: Güllerin atası aslında sarı mıydı?

Yapılan son araştırma, güllerin kökeni hakkında şaşırtıcı bir keşfe ışık tuttu: İlk güllerin sarı renkte olduğu ortaya çıktı!

Pekin Ormancılık Üniversitesi’nden Profesör Chao Yu liderliğindeki bir ekip, Rosa persica adı verilen çöl türünün genomunu analiz ederek modern güllerin evrimsel geçmişine ışık tuttu.

Araştırmaya göre, bu atasal türün yapraklarında leke yoktu ve çiçek yapısı oldukça basitti. Daha karmaşık yapılar, çift sıra yaprakçığın nadir mutasyonlar sonucunda oluşmasıyla gelişti. Kırmızı ve pembe güllerin insanlar tarafından tercih edilmesiyle yaygınlaştığı ve beyaz güllerin daha erken evrimleştiği belirtiliyor.

Geçmişte güller, genetik çeşitlilik açısından oldukça zengindi fakat tarım uygulamaları bu çeşitliliği azalttı. Endüstriyel tarım, gülleri hastalıklara ve iklim değişikliklerine karşı daha savunmasız hale getirdi. Doğal çeşitlilik azalırken, bazı vahşi türler ise genetik kaynak olarak çaprazlama çalışmalarında değerlendirildi.

Gül genetiği üzerine yapılan araştırmalar, bitkilerin evrimsel süreçlerini anlamamıza yardımcı olurken, gelecekte daha hastalıklara dayanıklı ve istenen özelliklere sahip türlerin yetiştirilmesini kolaylaştırabilir.

Güllerin Kültürel Değişimi

Araştırma, günümüzde güllerin kokularının geçmişe kıyasla çok daha az çeşitlilik gösterdiğini ortaya koydu. Yetiştiricilerin hastalık direnci ve uzun ömür gibi özelliklere öncelik vermesi, doğal kokuların azalmasına neden oldu.

Ayrıca güllerin kültürel sembollerinin de değiştiği belirtildi. Örneğin, sarı güllerin kıskançlık ve sadakatsizlikle ilişkilendirilmesi, toplumların güllere yüklediği anlamların zamanla değiştiğini gösteriyor.

Bilim insanları, güllerin hala doğada genetik açıdan zengin olduğunu ve bazı özelliklerin geri kazanılabileceğini düşünüyor. Koruma çalışmalarının genetik çeşitliliği sürdürülebilir kılacağı vurgulandı. Gelecekte, güller istenilen renk ve dayanıklılık özellikleriyle yetiştirilebilir.

Bu araştırma, güllerin evrimsel süreçleri hakkında önemli bilgiler sunarken, gelecekte bitki genetiği çalışmalarına yön verebilir. Araştırma, Nature Plants dergisinde yayınlandı.

Related Posts

TSMC, A14 sürecinde High-NA EUV teknolojisini kullanmayacak

Dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi TSMC, çip üretiminde maliyet odaklı yaklaşımını sürdürüyor. Şirket, 2028 yılında üretime başlaması planlanan yeni nesil A14 (1.4nm) üretim sürecinde, en ileri litografi teknolojilerinden biri olan yüksek …

Şifrelerinizi hemen kontrol edin: Hackerlar dakikalar içinde kırıyor

Yapay zeka ile oluşturulan parolalar gerçekten güvenli mi? Kaspersky’nin son analizine göre, popüler araçların ürettiği şifrelerin çoğu yalnızca bir saatte kırılabiliyor.

Honor’dan uygun fiyatlı amiral gemisi geliyor: Magic 8 Pro!

Honor, ürün yelpazesini genişletmek için çalışmalarını sürdürüyor. Çinli marka çok yakında Magic 8 Pro modelini kullanıcıların beğenisine sunacak. Akıllı telefonla ilgili bugüne dek çok fazla sızıntı ortaya çıkmasa da, bu durum yavaş yavaş değişmeye …

Nvidia’da “B Planı” zamanı: Çin operasyonları ayrılabilir

Son gelen bilgilere göre, Nvidia, Çin pazarındaki varlığını korumak adına radikal bir adım atmaya hazırlanıyor. ABD’nin uyguladığı ihracat kısıtlamalarının etkisiyle Çin pazarındaki geleceği belirsizleşen Nvidia’nın operasyonlarını bölerek ülkede …

İki güneşli gezegenin keşfinden beynin deneyimlerle ilişkisine, nisandaki bilimsel gelişmeler

Bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemeler, evrenin derinliklerinde gizli kalan sırları aydınlatarak, insanlığın karşılaştığı problemlere yeni bakış açıları ve çözümler sunmaya devam ediyor.

Windows 11’de başlangıç hızını arttırmanın 10 etkili yolu

Windows 11, Microsoft’un en gelişmiş işletim sistemi olarak birçok yeni özellik ve görsel iyileştirme sunuyor. Ancak, tüm bu modern özellikler ve arayüz tasarımları, özellikle eski donanımlarda başlangıç sürelerinin uzamasına neden olabilir …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir